Camiler ve Din Görevlileri Haftası Başladı

2 Ekim 2018 Salı
Camiler ve Din Görevlileri Haftası Başladı

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen ‘Camiler ve Din Görevlileri Haftası’ Diyanet İşleri Başkanlığı Konferans Salonu’nda düzenlenen açılış programıyla başladı.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünün her yıl 1-7 Ekim tarihlerinde belirli bir tema çerçevesinde düzenlediği haftanın bu yılki teması, ‘Din Hizmetine Adanmış Ömürler’ olarak belirlendi.

Çeşitli etkinliklerle bir hafta boyunca kutlanacak olan haftanın açılış programına katılan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Bu sene ‘Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nı; ömürlerini başkalarının iyiliği, yeryüzünün imar ve ıslahı için adayan gönül erlerini, güzel ahlakın önderlerini, insanlığın yıldız şahsiyetlerini daha yakından tanımaya ve anlamaya vesile kılmayı hedefledik” dedi.

“Örnek insanlarını, gerçek kahramanlarını, büyük âlimlerini nesillerine tanıtmayanlar, çocuklarını başkalarının hikâyelerine meftun olmaya mahkûm ederler” diyen Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, “Kabul edelim ki bugün başta gençler olmak üzere dünya insanının en büyük talihsizliği model insan olmanın ölçüsünü de, model insanlarını da kaybetmiş olmasıdır” ifadelerini kullandı.

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, insanlığın iyiliği için gayret gösteren örnek şahsiyetleri hatırlamanın önemine dikkat çekerek, “Bencillikle bütünleşen bireyselliğin, hayatı büsbütün kuşatarak insanlığı yalnızlık ve bunalımlara mahkûm ettiği bir zamanda, huzuru başkalarının huzurunda bulan insanları hatırlamanın bir vefa olduğu kadar, hayatın yeniden inşasında önemli bir imkân olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.

“İslam, insanlığa ebedi kurtuluşu gösteren ilahi bir nizamdır”

İnsanın saygın ve üstün vasıflarla donatılmakla birlikte aynı zamanda çeşitli zaaflarla da yüklü bir varlık olduğunu ifade eden Başkan Erbaş, şöyle konuştu:

“İnsanı en iyi bilen Allah, onun yeryüzünde hakikatin izinde huzurlu bir hayat yaşaması ve ahirette kazananlardan olması için hidayet rehberi olarak vahiy göndermiştir. Bu meyanda, Allah’ın yeryüzüne gönderdiği bütün vahiylerin ortak adı olan İslam; hayata hakikat penceresinden bakmayı öğreterek inanç, bilgi ve ahlakla bezenmiş bir hayatı tesis eden ve insanlığa ebedi kurtuluşu gösteren ilahi bir nizamdır.

Başkan Erbaş, vahyin hayatla buluşmasının en önemli merkezlerinden birinin camiler-mescitler olduğunu ifade ederek, “İnsanlık tarihinin başlangıcına dair Kur’an’ın bize hatırlattığı unsurlardan biri de Mekke’de inşa edilen Kâbe’dir. Böylece Kâbe’nin birer şubesi olan cami ve mescitler, İslam toplumlarının kimliği haline gelmiş, düşüncenin, hayatın ve medeniyetin merkezi olmuştur” ifadelerini kullandı.

“Camiler tevhidin, sevginin, paylaşmanın, merhametin ve şefkatin sembolü olmuştur”

Medine’de İslam toplumu Mescid-i nebinin etrafında şekillendiğini hatırlatan Başkan Erbaş, şöyle devam etti:

“Mescid-i nebi ihtiyaçlarının karşılandığı, sorunların çözüme kavuşturulduğu, kimsesizlerin himaye edildiği sosyal bir hayat merkezi; edep, adap, ilim ve irfanın aşılandığı bir mektep olarak hizmet vermiştir. Böylece asırlar boyunca camiler tevhidin, birliğin, dirliğin, sevginin, paylaşmanın, yardımlaşmanın, merhametin, şefkatin sembolü olmuştur. Minberi ve kürsüsüyle, üstün insanlık nizamının öğretildiği, ilim ve ahlak, marifet ve hikmet derslerinin verildiği ilim merkezleri haline gelmiştir.”

“Allah’ın insanlara en büyük lütuflarından biri de, onlara sorumluluğunu hatırlatan ve yüklendiği iyilik, hakikat ve kulluk emanetini taşımada rehberlik eden peygamberler göndermesidir” diyen Başkan Erbaş, konuşmasında şu başlıklara değindi;

“Ömürlerini din hizmetine adayan en kutlu insanlar peygamberlerdir”

İlk insan ile başlayan ve efendimiz Hz. Muhammed Mustafa ile sona eren süreçte bütün peygamberler tevhidin bilinmesi, güzel ahlakın yaşanması ve adaletin tesis edilmesi için çaba göstermişlerdir. Böylelikle onlar, vahyin kılavuzluğunda, hidayet ve iyilik uğruna gösterdikleri mücadele, sabır ve fedakârlıkla insanlığın öncüsü, önderi ve rehberi olmuşlardır. Bu manada ömürlerini din hizmetine adayan ve başkalarının iyiliği için kendini feda eden en kutlu insanlar peygamberlerdir. Bu noktada Kur’an-ı Kerim’in “Andolsun, Allah’ın Resülünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır” şeklinde tebcil ettiği Rasul-i ekrem bütün peygamberlerin tebliğinde yer alan ortak hakikatleri kıyamete kadar baki kalacak şekilde yeryüzüne beyan etmiş, bir mescitten güzide bir nesil yetiştirmiş ve bir medeniyet inşa etmiştir. Zira o, cehalet ve zulmün hâkim olduğu, merhamet, erdem ve hikmetin kaybolduğu, güçlünün zayıfı ezdiği bir topluluğu; ilmin, adaletin ve şefkatin aydınlığında asr-ı saadete dönüştürmüştür.

“Örnek şahsiyetleri tanımak, tanıtmak ve onların ideallerini yaşatmak daha iyi bir geleceğin inşasında önemli bir imkândır”

Kadim kültürümüzde “hademe-i hayrât” olarak karşılık bulan, yeryüzünde bütün iyi ve hayırlı işlere öncülük ederek zaman ve mekânı aşan bir anlayışı kuşanan gönül doktorlarının numune-i imtisalinin Sevgili Peygamberimiz olduğu açık bir hakikattir. Bu şuur ve ideal ile, âlimler peygamberlerin varisleridirler bilinciyle insanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır düsturuyla, asr-ı saadetten günümüze nice örnek ve önder şahsiyetler yaşamış ve onların fedakarlıklarıyla İslam’ın hayat veren ilkeleri yeryüzüne güzellik katmıştır.

Dünyanın, her alanda büyük değişim ve dönüşümlere maruz kaldığı, İslam coğrafyasının ciddi savrulmalar yaşadığı son asırlar boyunca ömrünü, İslam’a, Kur’an’a ve insanlığa hizmete adayan, bir milletin inancı, medeniyeti ve kökleriyle buluşması sevdasıyla yaşayan ve en zor şartlarda dahi bu idealden vazgeçmeyen yakın dönemin örnek şahsiyetlerini tanımak, tanıtmak ve onların ideallerini yaşatmak bizler için bir vefa ve sorumluluk olduğu kadar aynı zamanda, daha iyi bir geleceğin inşasında önemli bir imkân ve motivasyondur.

“Bizler kahramanlığın ölçüsünü başkalarının iyiliği için çalışmak olarak belirleyen bir inancın mensuplarıyız”

Örnek insanlarını, gerçek kahramanlarını, büyük âlimlerini nesillerine tanıtmayanlar, çocuklarını başkalarının hikâyelerine meftun olmaya mahkûm ederler. Kabul edelim ki bugün başta gençler olmak üzere dünya insanının en büyük talihsizliği model insan olmanın ölçüsünü de, model insanlarını da kaybetmiş olmasıdır. Bizler kahramanlığın ölçüsünü başkalarının iyiliği için çalışmak, hak-hukuk ve merhamet adına mücadele etmek olarak belirleyen, yiğitliğin ölçüsünü erdem ve faziletlerle değerlendiren bir inancın, ahlakın ve medeniyetin mensuplarıyız. Bunun için nesillerimizi medeniyetimizin büyük insanları, tarihimizin ahlak, fedakârlık ve iyilik abideleri ile tanıştırmak zorundayız.

Biliyoruz ki kulluk sorumluluğu ile peygamber mirasına varis olanlar, peygamberlerin sıfatlarına da sahip olmalıdır. İman bilinci ile ömrünü din hizmetine adayanlar öncelikle bilgi ve güzel ahlak ile donanmalıdırlar. Yani “hayırda yarışın” emri ilahisini ilke edinip insanlığın huzur ve refahı, yeryüzünün imar ve ıslahı için koşturmalıdır.

“Onlar iyiliği emreder kötülükten men ederler” ayetini hayata düstur yapıp iyiliğin yaygınlaşması, kötülüğün def’i için çaba göstermelidir. “Kardeşlerinizin arasını düzeltiniz” ayetini şiar edinip sevginin kökleşmesi ve kardeşliğin filizlenmesi için gayret etmelidir. Bu kutlu idealin olmazsa olmazlarından biri ise ihlas ve samimiyet, aşk ve heyecandır. Yapılan her hizmetin Allah katında karşılığı, samimiyete göre belirlenecektir. Nebevî bir görevi ifa etme nimetine sahip olanların dikkat etmeleri gereken en önemli husus, sözün en doğrusunu söylemek ve ahlakın en güzelini yaşamaktır.

“Dinin fert ve toplum hayatında makes bulmasında en önemli etkenlerden birisi, öncü şahsiyetlerdir”

Elbette İslam ve insanlık yolunda çalışmanın ve iyilik gayesi ile hizmet etmenin zorlukları da olacaktır. Hademe-i hayrat olmaya gönül vererek ümmetin ve insanlığın geleceğine rehberlik etmeyi gaye edinenlere düşen sabır ve azimle, aşk ve heyecanla hizmetlerine devam etmektir. Diğer taraftan bu ulvî sorumluluk, çağın ihtiyaç ve beklentilerine göre hizmet üreterek doğru bilgiyle rehberlik etmek, hikmetli sözle hakka çağırmak, ahlaklı davranışla örnek olmak gibi büyük ama mukaddes bir yükü yüklenmek demektir. Zira dinin fert ve toplum hayatında makes bulmasında, bireysel, toplumsal ve evrensel düzeyde, bugünün ve yarının hak-hakikat, adalet ve merhamet ekseninde inşa edilmesinde, en önemli etkenlerden birisi, sorumluluk bilinciyle, ilim ve irfan, bilgi ve hikmet donanımıyla, gayret ve hizmet şuuruyla, ahlak ve faziletiyle, yaşadıkları çağa rehberlik eden öncü şahsiyetlerdir.

“Tüm hocalarımız, bütün dinî değerlerin bilinmesi, erdemlerin yaşanması için çalışmayı hayatın gayesi edinmektedir”

Bu çerçevede, kendini sözü edilen asil hayatın inşasına ve soylu gayenin ihyasına adayan önemli kadrolardan biri de, geçmişten günümüze, görevlerini ulvi bir heyecanla ve ibadet bilinciyle yerine getiren din görevlilerimizdir, hocalarımızdan. Zira asli sorumluluğu itibariyle tüm hocalarımız, birtakım dinî görevlerin ötesinde, yüklendiği ulvi vazifenin gereği olarak, bütün dinî değerlerin bilinmesi, erdemlerin yaşanması, güzelliklerin paylaşılması, bilgi ve ahlak merkezli bir dindarlığın benimsenmesi için çalışmayı hayatın gayesi edinmektedir. Hocalarımız, yaşadığı çağın şahidi olarak, müjdeleyen bir metot ve ikna edici bir ikaz ile insanlığa rehberlik etmek sorumluluğunu gönüllü yüklenen muhabbet ve iyilik elçileridir

“Bütün teşkilat mensuplarımıza, fedakâr hocalarımıza teşekkür ediyorum”

Bugün gelinen noktada hademe-i hayrat bilinciyle, aziz milletimizin dinî ve manevi hayatına hizmet eden, hal ve istikbale dönük çalışmalarıyla geleceğimizin inşasına katkı sunan kadrolarımızın varlığını ve onlara milletimizin teveccühünü görmek, Allah’a şükrü, gönül erlerine şükranı mucip bir husustur. Bu vesileyle, minberlerden müminlere önderlik eden imam-hatiplerimize, hakkın sedasıyla gök kubbeyi mamur eden müezzinlerimize, kürsülerden hakikatin sesini yükselten vaizlerimize, zihinleri, gönülleri ve hayatları Kur’an ile buluşturan Kur’an kursu öğreticilerimize, şehirlerin manevi mihmandarı, mimarlarımıza müftülerimize ve milletimize hizmet etmeyi en büyük paye sayan bütün teşkilat mensuplarımıza, fedakâr hocalarımıza teşekkür ediyor, “Camiler ve Din Görevlileri Haftası”nı tebrik ediyorum. Ahirete irtihal eden hademe-i hayrâta Yüce Allah’tan rahmet diliyor; hayatta olanlara sıhhat ve afiyet içerisinde daha nice hizmetler nasip etmesini niyaz ediyorum.

Başkan Erbaş, programın sonunda ‘Camiler ve Din Görevlileri Haftası’ etkinlikleri kapsamında din görevlileri arasında düzenlenen yarışmalarda dereceye giren din görevlilerine ödüllerini verdi.

Hafta münasebetiyle Ankara İl Müftüsü Mehmet Sönmezoğlu, Başkan Erbaş’a çiçek takdim etti.

Programa, Diyanet İşleri Başkan Yardımcıları Prof. Dr. Ramazan Muslu, Prof. Dr. Huriye Martı ve Dr. Selim Argun, Başkanlığın üst düzey yöneticileri ile çok sayıda din görevlisi katıldı.