'Din üzerinden istismara prim verilmemeli'

18 Temmuz 2019 Perşembe
'Din üzerinden istismara prim verilmemeli'

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Huriye Martı, din istismarında bulunarak topluma ve ülkeye zarar veren sözde dini yapıların anlatıldığı ‘Din İstismarı’ programında önemli açıklamalarda bulundu.

Din istismarı konusunda farkındalık oluşturmayı amaçlayan programa konuk olan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Martı, din üzerinden istismara prim verilmemesi gerektiğine dikkat çekerek, “Din istismarı, dini vesile kılarak din üzerinden kazanç sağlamaya çalışmak, şöhret toplamaya, güç devşirmeye ya da maddi anlamda zenginleşmeye çalışmak demektir. Din insanın hayatına dirlik ve düzen veren, huzur veren ve insanın maneviyatını güçlendiren bir yapıdır. Eğer din, maddi ihtiyaçlar, dünyevi tamahlar üzerinden kullanılmaya başlanmışsa orada din istismarından söz etmek mümkündür.” dedi.

DEAŞ tarafından yapılan din istismarına da değinen Başkan Yardımcısı Martı, “Din istismarında sıklıkla yaşadığımız ve son derece tehlikeli bulduğumuz bir husus da İslam’ın belli kavramlarının belli terimlerinin o yapıya o gruba ait hale getirilip içi boşaltılarak kullanılmasıdır. Söz gelimi DEAŞ’ın ‘cihat’ gibi ‘istişhat’ gibi ya da ‘darülislam’ gibi, ‘hilafet’ gibi İslam tarihinin güçlü kavramlarını kendi menfaati için kullanması, onlara yeni anlamlar yüklemesi, insanlar üzerinde karizmatik etkiler bırakmaya çalışması son derece derin bir din istismarıdır. Bunun toplum üzerinde ki etkisi ise bir süre sonra bu kavramları artık duymak istemeyen, bunlardan uzaklaşan, bunların gerçekten ne anlama geldiğini bilmediği için ‘cihat’ gibi ‘şehadet’ gibi kıymetli kavramlar konusunda bir soğukluk bir donukluk ve uzaklık yaşayan nesillerin ortaya çıkmasıdır.” dedi.

İstismarın her zaman büyük yapılar olmadığını ifade eden Başkan Yardımcısı Martı, “Din istismarı dediğimizde her zaman aklımıza çok büyük örgütlü yapılar gelmemeli. Uluslararası örgütlerin, arkasında büyük silah ticaretleri bulunan devasa yapıların dini istismar ettiği gibi; küçük bir mahallede, toplum içerisinde, ufak bir kasabada, küçük bir köyde de çevresine insan toplayıp dini istismar eden bireyler olabilir. İnsanların kendilerini zorda ve darda hissettiği hayatların acı, sıkıntı dolu dönemlerinde onların bu manevi açlığını, eksikliğini, desteğe olan yardıma olan ihtiyaçlarını keşfeden pek çok kişi dini görünümlerle insanlardan para alabilmektedir.” dedi.

“Bir insan, dini bir kisveye bürünerek şöhret peşinde koşuyor, güç devşirmeye çalışıyorsa orada din istismarı vardır” 

Allahüteala’nın bize kendi sonsuz ilminden gönderdiği vahiy insanın aydınlık kaynağıdır. Yani ona dünyada hem bu dünyasını hem de ahiretini kazanacak şekilde yol gösteren en güçlü rehberdir. Vahyi bize ulaştıran Peygamberler ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammet (SAV) kendisinden sonra da dini bilginin insanlar arasında yayılması için ilim adamlarına vazife yüklemiştir. İlmin aslında bir zekâtı vardır. İnsan bildiğini ve öğrendiğini insanlara yaymakla mükelleftir. Fakat bu sadece Allah rızası için yapılması gereken bir iştir. Eğer bir insan dini bir kisveye bürünerek kendisine bir takım isimler takarak toplum içerisinde din bilgisi anlattığı iddiasıyla şöhret peşinde koşuyorsa, etrafındaki insanların artmasıyla bir güç devşirmeye çalışıyorsa, dini eğitimi kendisine payanda kılarak toplum içerisindeki statüsünü ve mevkiini yükseltmeye uğraşıyorsa orada din istismarı vardır. Dolayısıyla bir şekilde dinden bahseden, dini anlatan İslam’ı kendi sohbetlerine, söyleşilerine, konuşmalarına, vaazlarına, yayınlarına konu edinenlerin salt Allah rızası için ve toplumun iyiliği için bu işi yapmaları gerekir.

Kendini Mesih ilan edenlerden tutun da insanların herhangi bir sıkıntısına duayla, üfürükçülükle, muskayla, efsunla çözüm bulabileceğini iddia eden okuyuculara varana kadar, para karşılığı insanlara dua satanlara Kâbe’de, mezar başlarında, türbelerde kurbanlık satanlara varana kadar dinin istismarı bireysel şekilde de karşımıza çıkabilmektedir. Her insan kendi duasını, ibadetini, kurbanını, Cenabı Allah’a olan yakarışını bir başkasının üzerinden değil bizzat üstlenmek durumundadır. Elbette biz büyüklerimizden, Cenabı Hakkın sevdiği kullardan bizim için dua isteyebiliriz. Din ve dua üzerinden istismar kapılarına kesinlikle prim vermememiz gerekir.

 

Haber:Özkan Tokmakoğlu