Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ayasofya Camii’nde hutbe irad etti

20 Ekim 2023 Cuma
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ayasofya Camii’nde hutbe irad etti

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ayasofya Camii’nde hutbe irad etti

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde hutbe irad etti, ardından Cuma namazını kıldırdı.

“Cumanız mübarek olsun aziz kardeşlerim!

Allah Resûlü (s.a.s)’in peygamberliğinin ilk yıllarıydı. Müşriklerin, Mekke’de Müslümanlara uyguladığı baskı ve zulüm iyice artmış, müminler için hayat çekilmez bir hal almıştı. İşte böyle zor bir zamanda, Yüce Allah (c.c.), bizler için nice müjde ve hikmeti içinde barındıran İnşirah Suresi’ni inzal buyurdu. Peygamber Efendimiz (s.a.s), bu surenin nazil olmasıyla kalbi inşirah buldu, sevinç doldu. Ferahladı ve Rabbimizin her zorluğun ardından mutlaka bir kolaylık nasip edeceğini müjdeledi.

Aziz Müslümanlar!

Bugün, başta Filistin, Mescid-i Aksa, Kudüs olmak üzere ve yeryüzünde baskı ve zulme maruz kalan bütün kardeşlerimize İnşirah Suresi’nin gönülleri rahatlatan, müminlere umut aşılayan mesajlarıyla seslenmek istiyorum:

“Biz senin gönlüne ferahlık vermedik mi? Belini büken yükünü kaldırmadık mı? Senin şanını yüceltmedik mi?” Rabbimiz, Peygamber Efendimizi böyle teselli etti.

Evet Kardeşlerim!

Bizler inanıyoruz ki her şeye kâdir olan Yüce Allah’tır. Rahmet ve merhametiyle bizleri kuşatan O’dur. Göğsümüzdeki darlığı giderecek de, gönlümüze inşirah verecek de O’dur. Cenab-ı Hak, üzerimizdeki ağır yükleri kaldıracak, her türlü zorluk ve sıkıntıdan bizleri mutlaka kurtaracaktır. Yeter ki bizler elimizden geleni yapalım, üzerimize düşen vazifeyi yerine getirelim.

Kardeşlerim!

İnşirah Suresi’nin hatırlattığı hakikatlerden biri de şudur: “Şüphesiz, mutlaka, her zorluğun ardından bir kolaylık vardır. Evet şüphesiz, her zorluğun ardından bir kolaylık vardır.”

Kardeşlerim!

Bizler inanıyoruz ki, her hüznün ardından bir sevinç, her sıkıntının ardından bir ferahlık mutlaka gelecektir. Zira Cenab-ı Hak, peygamberleri ve inananları hiçbir zaman yalnız bırakmamıştır. Onları, zalimlerin ve düşmanların insafına asla terk etmemiştir. Hz. Nûh’u tufanın felaketinden, Hz. İbrahim’i Nemrut’un ateşinden, Hz. Musa’yı Firavun’un zulmünden, Hz. Yusuf’u zindanın karanlığından kurtarmıştır.

Ve nihayet, alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’yı (s.a.s) inkarcıların türlü eza ve cefalarından felaha çıkarmış, ona nice fetih kapıları açmıştır.

Aziz Müminler!

İnşirah Suresi, bizlere şu hakikati de öğretmektedir: “Bir işi bitirince hemen başka bir işe koyul. Sadece Rabbine yönel.”

Ayet-i kerimelerde de belirtildiği gibi bizlere tembellik ve vurdumduymazlık yakışmaz. Mümin, sorumsuz ve ihmalkar olamaz, rehavete kapılamaz. Yeryüzünde iyilik hakim oluncaya kadar, hak ve hakikati, adalet ve merhameti yaşamaya, yaşatmaya ve yaymaya gayret eder. Mümin, her işini Allah’ın rızasını gözeterek yapar. İmanından aldığı güçle zorluklar karşısında ümidini yitirmez. İstiklalini ve istikbalini muhafaza etmek için var gücüyle çalışıp çabalar.

Bu topraklar, ne zulümler, ne ihanetler gördü.

“Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;

Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.

Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın...

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.”

 “Rûhumun senden İlâhî şudur ancak emeli:

Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli;

Bu ezanlar -ki şehâdetleri dînin temeli-

Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.”

Böyle demedi mi İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy.

İşte mümine umutsuzluk yaraşmaz. “Allah’ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin.” Üzerinize düşen görevi yerine getirin. Dua ise dua. Ve her mümin ne gerekiyorsa yerinde, mekanında onu mutlaka yapmalı. Umutsuzluk yok.

Aziz Kardeşlerim!

İnsanlık tarihinin şahit olduğu en büyük zulümlerden biri bugün Filistin’de, Gazze’de yaşanıyor. Bebek, çocuk, kadın, yaşlı demeden masum insanlar vahşice katlediliyor. Evler, camiler, okullar ve hatta hastaneler acımasızca bombalanıyor. Bütün dünyanın gözü önünde büyük bir insanlık suçu işleniyor. Binlerce masum insan aynı anda can verirken insaf ve vicdanını kaybetmiş dünya bu soykırımı sadece seyrediyor. Mazlumun ırkına, diline ve dinine bakılmaz. Zalim, Müslüman; mazlum, gayri müslim olsa bile bizim inancımız dinine, ırkına bakmadan zalime karşı mazlumun hakkını korumayı, onun yanında yer almayı emreder. Gayrimüslim mazlumun hakkını, eğer zalimlik yapıyorsa zalim bir Müslümana karşı bile korur. Bizim inancımız, insana bu kadar saygı gösteren bir dindir. Bütün dünya bunu bilmeli. Zulme uğrayan insanlar Müslüman diye onları görmezden gelen insanlık utansın!

Aziz Kardeşlerim!

Dördüncü Haçlı Seferi’nde o zamanki ismiyle Konstantinopolis’in yani İstanbul’un, fetihten sonra biz İstanbul dedik bu şehre; o günkü ismiyle Konstantinopolis’in yağmalanması ve Latin İmparatorluğu’nun kurulması nedeniyle Latinlerden gördükleri zulüm sebebiyle büyük bir öfke içerisinde olan Ortodokslar ecdadımızın adalet ve merhametine işaret ederek, “Konstantinopolis’te Latin serpuşu görmektense Türk sarığı görmeyi yeğlerim” demişlerdi. Onlara bu sözü söyleten Müslümanın adaleti ve merhametiydi. İstanbul’un fethinin ardından Ayasofya’da, işte burada toplanan ve akıbetlerini korku içerisinde bekleyen rahiplere, keşişlere, kadınlara, masumlara, yaşlılara, eli silahsız insanlara Fatih Sultan Mehmet büyük bir merhamet ve şefkatle yaklaşmış, herkesin inancını en büyük özgürlük içerisinde yaşayabileceği zemini hazırlamış, tüm haklarını korumuş, onlara dinlerini yaşama hakkı sağladığı gibi mallarını, mülklerini, bütün varlıklarını teminat altına almıştır. İşte bu İslam’ın ve Müslümanların adaletidir, merhametidir. Dünya duysun bunu.

Aziz Kardeşlerim!

Buradan, mazlumların hamisi Fatih Sultan Mehmet Han’ın bize emaneti Ayasofya minberinden tüm insanlığa sesleniyorum ve herkesi zalimin, işgalcilerin karşısında, mazlumun yanında yer almaya davet ediyorum.

Unutmayın, tarihten ders alın ey zalimler!

Zulümle abad olanın sonu berbad olur.

Zulümle abad olanın sonu berbad olur.

Tekrar ediyorum: Tarihten ders alın. Zulümle abad olanın sonu berbad olur.

Aziz Kardeşlerim!

Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor: “Zulüm, zalim için kıyamet gününde zifiri karanlıktır.” Müslümanların bugün yaşadığı sıkıntılar elbet sona erecek, zalimler dünyada da ahirette de acı bir akıbete maruz kalacaktır. İnananlar, Allah’ın yardımıyla mutlaka galip gelecektir. İçinden geçtiğimiz zorlu süreçler, yeni dirilişlerin habercisidir inşallah. Yeter ki, bütün dünya Müslümanları olarak bizler, birlik ve beraberlik içerisinde hareket edelim. Hatta dünyanın tüm vicdanlı, insaflı, adaleti önde tutan insanları olarak yeter ki birlik, beraberlik içerisinde olalım.

Allah Resulü Efendimiz, Arafat’ta, Veda Hutbesi’nde ne buyurdu? “Ey insanlar, babanız birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız. Âdem de topraktandır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyaz renklinin siyah renkliye, siyah renklinin beyaz renkliye hiç bir üstünlüğü yoktur. “Allah indinde en üstün olanlar, Onun yolunda en iyi bir şekilde yürüyenlerdir.” buyurdu. Bütün dünyaya bu sözden daha güzelini hatırlatan Allah’ın kelamının dışında başka bir söz var mı?

Kardeşlik ve muhabbetimizi daim kılalım. Birbirimize karşı merhametli, zalimlere, düşmana karşı ferasetli, hazırlıklı ve kuvvetli olalım.

Rabbimiz böyle buyuruyor; “Muhammed (s.a.s), Allah’ın Resulü’dür. Onunla beraber olanlar, onun yolunda olanlar, zalimlere, küffara karşı şedid, boynu dik, her zaman güçlü ama kendi aralarında merhametli olurlar. Onlar, rüku, secde ederek kendi aralarında birbirlerine merhametli davranırlar.” Ey Müslümanlar, bu ayete kulak verelim.

Kardeşlerim!

Allah’ın rahmetinden ümidimizi kesmeyelim. Rabbimize, kardeşlerimize ve insanlığa karşı sorumluluklarımızı yerine getirelim. Getirelim ki Rabbimiz, zorluklarımızı kolaylaştırsın, meşakkatlerimizi rahmete dönüştürsün. Bizi insanlığa yeniden önder ve örnek kılsın.

Aziz Müslümanlar!

Rabbimizin şu uyarılarına kulak verelim ve gereğini yapalım:

“Ey inananlar, ey müminler, Müslümanlar! Siz Allah’ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder, düşman karşısında sizi güçlü ve dirençli kılar.”

“Ey Müslümanlar! Hepiniz Allah’ın ipine; İslam’a, Kur’an’a, kardeşliğe, Kur’an’ın ilkelerine sımsıkı sarılın. Tefrikaya düşmeyin. Bölünüp parçalanmayın.”

Hutbemi, Bakara Suresi’nin 250. ayetinde yer alan Hz. Davud’un (a.s.) ve askerlerinin Filistin topraklarında zalimlere karşı mücadele ederken yaptığı dua ile bitiriyorum:

“Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kafir kavme karşı bize yardım eyle.”

Amin.”