Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Mekke’de Basın Mensuplarıyla Bir Araya Geldi

11 Temmuz 2019 Perşembe

Mekke Din Hizmetleri Ataşeliği’nde gerçekleştirilen kahvaltılı toplantıda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Hz. Adem’in Mekke’de yaşadığını ifade ederek insanlık tarihinin buradan başladığını söyledi.

Haccın Müslüman hayatının temel ilkelerini bünyesinde topladığını ifade eden Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, “Yürekleri Allah ve Rasulünün sevgisi ile yanıp tutuşan müminler için en büyük özlem, vuslat ve heyecan olan hac, mübarek bir yolculuk, kutlu bir ibadet, büyük bir arınma mevsimi, tövbe ve dua zamanı, rahmet ve mağfiret iklimidir” dedi.

Hac yolculuğunun, bir müminin hayatına değer katması için üç unsurun önemli olduğuna vurgu yapan Başkan Erbaş, şöyle konuştu:

“Birincisi anlamak, ikincisi arınmak ve üçüncüsü de adanmak. Hacca gelen kardeşlerimiz önce niçin geldiğinin farkında olacaklar. Haccı anlayacaklar. Tavafı, say’ı anlayacaklar. Müzdelife’de Mina’da ne yapıyorum, bunu anlayacak ve bundan sonraki hayatını ömrünün sonuna kadar o çizgide, sırat-ı müstakim çizgisinde istikrarlı bir şekilde devam ettirecek. Bu da adanmak anlamına geliyor.”

“Hac, bize İslam’ın temel ilke ve değerlerini öğreten bir mekteptir”

“Hac anlam arayışıyla hakikatin künhüne vakıf olmaktır. Bu manada hac bir eğitimdir. Bir okuldur” diyen Başkan Erbaş, şöyle devam etti:

“Hac, bize İslam’ın temel ilke ve değerlerini hem teorik hem de pratik olarak öğreten bir mekteptir. İhram, tavaf, safa, merve, sa’y, tıraş olmak, ihram yasakları, vakfe, şeytan taşlama gibi birçok sembol ile öne çıkan hac ibadetinde asıl önemli olan her sembolün ifade ettiği büyük manayı idrak etmektir. Zira hac, bu semboller üzerinden bize varoluşu, yaratılış gayesini, kulluk bilincini, insani değerleri, güzel ahlakı öğretmektedir. Bu bilgi ve bilinç ile hac yapılırsa dünyaya güzellik katacak, ahirette karşılığını mutlaka bulacaktır. Çünkü Peygamber efendimiz “mebrur bir haccın karşılığı ancak cennettir” buyurmaktadır.

“Birinci vazifeniz irşat ve eğitim”

Diyanet İşleri Başkanlığı olarak haccı irşat için önemli bir fırsat olarak gördüklerini dile getiren Başkan Erbaş, “Bu vesile ile Başkanlığımız üst düzey görevlilerinden ve üniversitelerimizden 57 kişilik özel bir irşat ekibi kurduk, 398 kadın irşat görevlimiz var. Yine 413 kafile başkanı ve 1729 din görevlisi hocamızla bu irşat faaliyetlerine katkı sağlıyoruz. Kafile başkanları ile yapmış olduğum toplantıda, ‘Sizin en önemli vazifeniz eğitim ve irşat vazifesidir. Tabi ki yöneticiliğinizi en güzel bir şekilde yapacaksınız. Ama birinci vazifeniz irşat ve eğitim olacaktır. 35-40 gün elinizde talebeleriniz olacaktır. Hacılarınızı bir talebe olarak kabul ederseniz, onlar da sizi bir öğretmen olarak kabul ederse 35 günlük 40 günlük güzel bir okul dönemi geçirmiş oluruz’ dedim ve bu şekilde yapmaya da gayret ediyoruz” diye konuştu.

Başkan Erbaş, insanlığın yaşadığı sorunlara dikkat çekerek, “Bugün insanlığın yaşadığı en büyük kriz anlam krizidir. Yeryüzünün hangi sorununa bakarsak bakalım, temelinde son iki asır boyunca insanlığın yaşadığı anlam krizlerini görmekteyiz. Zira insan yaratılışını, yaratanını, hayatın anlamını unuttuğu için yaratılış gayesini ve hayatı cennet yapacak ilahi ilkeleri de kaybetmektedir” ifadelerini kullandı.

Haccın arınmak, bağışlanmak ve gufrana bürünmek olduğunun altını çizen Başkan Erbaş, konuşmasını şu başlıklara değindi;

“Hac yeniden doğuştur”

Müminin kendi hayatı, kalbi, niyeti, hayalleri, arzuları, nefsi, hataları ve günahları ile yüzleşerek kötülük adına ne varsa, aklından, kalbinden ve hayatından çıkarması anlamına gelmektedir hac. Hacı adayının kendi iç dünyasına doğru yaptığı muhasebe, nedamet, tövbe, azim ve kararlılık ekseninde bir yolculuktur hac esasında. Âlemlerin rabbine yönelerek samimi tövbe, dua ve yakarışlarla kendisini affettirmeye çalışmasıdır. Hac yeniden doğuştur. Peygamber Efendimiz, makbul bir hac ile insanın bütün günahlardan arınarak annesinden doğduğu gibi tertemiz olacağını müjdelemiştir.

Diğer yandan hac, kardeşlik, dayanışma, paylaşma, hoşgörü, sabır gibi değerlerin ve güzel ahlakın tahkim edildiği bir yolculuk ve İslam’ın en önemli ibadetlerden birisidir. Bu topraklarda Allah Rasulü Efendimiz Müslümanı şöyle tanımlıyor, ‘Müslüman diğer Müslümanların, hatta başka bir rivayette ‘Müslüman diğer insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.’ Sadece Müslümanlarla sınırlandırmıyor. Eğer sen Müslüman ise senin elinden dilinden herkesin emin olması lazım. Hac, insanı böyle bir eğitime tabi tutuyor.

Müminler bir tarağın dişleri gibi yan yana adeta bir binanın tuğlaları gibi omuz omuza olmak zorundadır. Bu manzaranın en görünür olduğu yer, hacdır, tavaftır, say’dır, Arafat’tır. Haccı tamamlamak için gerekli olan uygulamaların yapıldığı her yerde bu ruh vardır, bu tevhid vardır, bu vahdet vardır. İşte bütün bunların amacı da güzel ahlaklı bir insan yetiştirmek, güzel ahlak sahibi bir Müslümanı ortaya çıkarmaktır.

“Hac, Müslümanların, her yıl iman ve tevhid ekseninde buluştuğu kardeşlik kongresidir”

Hac, adeta Müslümanların, her yıl iman ve tevhid ekseninde buluştuğu, kardeşlik kongresi ve evrensel bir şuurun yaşanmasıdır. Burada yeryüzünün her yerinden gelen kardeşlerimizle bir ailenin fertleri gibiyiz. Burada daha yakından müşahade ediyoruz ki, dillerin ve renklerin farklılığı Allah’ın ayetlerindendir. Farklılıklarımız zenginliklerimizdir. Bunun en görünür olduğu Kabe’nin etrafıdır. Hele Arafat, baktığınız zaman beyazı da, siyahı da, esmeri de var. Haremde sağımızda ayrı bir dilde, solumuzda ayrı bir dilde konuşuyor insanlar ama kıble aynı, hedef aynı, bu ne muhteşem bir manzaradır. Dünyanın hiçbir inancında İslam’ın hac ibadetine benzer Arefe günüyle, bayramıyla, tavafıyla, say’ıyla, prensipleriyle, ilkeleriyle, disiplinli uygulamalarıyla bir tevhit ve vahdet anlayışını ortaya çıkaracak bir uygulama yok.

“Tefrikayı önlemenin yolu, hacda yaşadığımız kardeşliği gittiğimiz yerlerde hayata geçirmektir”

İşte İslam coğrafyasında ırk, mezhep, meşrep ve ideoloji üzerinden çıkartılmak istenen tefrika ve kavgayı önlemenin yolu, burada yaşadığımız kardeşliği ve vahdeti gittiğimiz her yerlerde hayata geçirmektir. Üç milyon insan tavaf esnasında hangi mezheptensin, ırktansın diye kimse birbirine soruyor mu, Arafat’ta soruyor mu, yok. Orada yakarış var. Orada üzerimizde sadece ihram var. Sadece ukbayı düşünüş var. Buradan alacağımız ders, Peygamber Efendimizin bütün insanlığa seslendiği gibi; ‘Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine bir üstünlüğü yoktur. Allah indinde sizin üstünlüğünüz takva itibariyle üstün olanınızdır. Allah emirlerini en güzel şekilde kim yerine getiriyorsa, haramlardan, nehiylerden titizlikle kim sakınıyorsa dili, ırkı ne olursa olsun Allah indinde en üstün olan odur.’  Dolayısıyla hac, aklı ve kalbi arındırarak bilgi, şuur, ahlak ile hayatı yeniden imar ve inşa etmektir.

“Hacca duyulan hasretin tabi sonucu, hakka ve hakikate adanmak olmalıdır”

Hac, hakikatin künhüne vakıf olup nefsini arındıran müminin, hayatını iyilik ve ibadet yoluna adamasıdır. Yeryüzünde iyilik ve güzelliğe dair her şeyin yanında ve destekçisi olmaya söz vermektir hacı olmak. Hac, ahlakı ihlal ederek, hukuku yok sayarak, yeryüzünü ifsat edenlere karşı hakkın ve merhametin vahdetin, tevhidin gücünü göstermektir. Bu manada hac, insanlığın iyiliği adına peygamberlerin yükünü omuzlamak, o sorumluluğu üstlenmektir. Hacca duyulan hasretin tabi sonucu, hakka ve hakikate adanmak olmalıdır.

“Dünyanın kaynaklarını haksızca sömürenler şimdi ekonomiyi bir silah gibi kullanarak milletimizin üzerine geliyor”

Hz. Ali diyor ki, “İnsanlar ya dinde kardeştir ya da hilkatte eştir” Biz istiyoruz ki dünya insanları bu şuurda olsun. Kavgalar, savaşlar ortadan kalksın. Hacda bu mesajı vermeye çalışıyoruz. Şöyle dünyanın haline baktığımız zaman korkunç silahlarla, vicdansızca katliamların yapıldığı, devasa servet sahipleriyle, yiyecek bir şeyi olmayan yoksulların aynı havayı teneffüs ettiği bu çağda, Allah’ın hac nasip ederek misafirliğine kabul ettiği müminlere, yeryüzünü imar etme adına ne gibi görevler düşüyor, bu dengesizliği ortadan kaldırmak için ne yapabilirim? İslam bütün ibadetleriyle yeryüzündeki dengeyi sağlamak için gönderilmiştir. Zira bu gün insanlık ırkçı emperyalizmin tasallutuyla küresel bir kuşatmaya maruz bırakılmıştır. İşte açıkça görüyoruz. Dünyanın kaynaklarını haksızca, insafsızca sömürenler, zayıf gördüğü her coğrafyayı işgal edenler, şimdi ekonomiyi bir silah gibi kullanarak milletimizin üzerine geliyorlar.

“Devletimiz, mazlumlara umut olduğu için zaman zaman zalimlerin hedefi olmaktadır”

İstiklal ve istikbalimiz adına büyük bir mücadele verdiğimiz bu günler maddî ve manevî açıdan kenetlenme ve fedakârlık zamanlarıdır. Biliyoruz ki devletimiz, mazlumlara umut olduğu için zaman zaman zalimlerin hedefi olmaktadır.  Buradan ifade etmeliyim ki hepimizin, milli paramızı kullanmak, lüks ve israftan kaçınmak ve milli ürünleri tercih etmek başta olmak üzere yapılması gereken sorumlulukları yerine getirmesi gerekmektedir.

Elbette, tarihten beri nice zorlukları birlik ve beraberlik ruhu ile aşmış aziz milletimiz, sistematik şekilde maruz kaldığı bu çok boyutlu saldırıların da üstesinden gelecek ve Allah’ın yardımı ile bu onurlu mücadelesinden galip çıkacaktır.

Tarih şahittir ki Allah, dinine yardım edenlere yardım edecek, mazlumların hamilerine tuzak kuranların tuzaklarını boşa çıkaracaktır. Yeter ki bu millet istikrarlı bir şekilde birbirine karşı kardeşlik içerisinde yürekleri toplu vursun. İşte hacdan bu mesajı almak ve bu mesajı vermek istiyoruz.

“Arafat için hazırlıklarımızı tamamladık”

Hac, elbette zorlukları olan meşakkatli bir ibadettir. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak her yıl olduğu gibi bu sene de, 80 bini aşkın vatandaşımızın, her yönüyle en güzel şekilde hac ibadetini yerine getirmeleri için gayret ediyoruz. Haccın zor ve meşakkatli alanlarından biri olan Arafat için hazırlıklarımızı tamamladık. İnşallah 1200 otobüs ile Arafat’a çıkacağız. Arafat çadırlarımızı oldukça kaliteli, klima ve halılarıyla donanımlı şekilde inşa ediyoruz. Kısa süreli kalıyor olsak da, Arafat’a hastane kuruyoruz. Mekke’de ve Medine’de bir hastanemiz var her türlü imkanları seferber ediyoruz. Yürüyemeyecek kadar hasta ve yaşlı hacılarımızın intikallerini tamamen araçla sağlıyoruz.

“Hac ve Umre hizmetlerinin ücretlendirilmesinde Dolar kullanmıyoruz”

Başkan Erbaş konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı.

Diyanet’in hac ve umre hizmetlerinin ücretlendirilmesinde Dolar kullandığına dair iddiaların sorulması üzerine Başkan Erbaş, bu iddiaların doğru olmadığını ifade ederek, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak hac ve umre hizmetlerinin ücretlendirilmesinde iki yıl önce Dolar kullanmaktan vazgeçtiklerini hatırlattı ve bugün de bu kararlarının devam ettiğini söyledi.

Toplantıya Diyanet İşleri Başkan Yardımcıları Osman Tıraşçı ve Prof. Dr. Ramazan Muslu, Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürü Enver Günenç ve diğer yetkililer de katıldı.