''Güzel Ahlaka Dönüşmeyen Bilgi, Hayata Huzur Getirmeyecektir''

2 Nisan 2019 Salı
''Güzel Ahlaka Dönüşmeyen Bilgi, Hayata Huzur Getirmeyecektir''

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “İslam Düşüncesinde Bilgi ve Hayatın İnşâsı” başlıklı konferansında, “Değer olarak görülmeyen, hikmetle yoğrulmayan, uygulanarak güzel ahlaka dönüşmeyen bilgi, hayata huzur getirmeyecektir” dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Uluslararası Öğrenciler Türkiye Akademi ve Kültür Programı”nda “İslam Düşüncesinde Bilgi ve Hayatın İnşâsı” başlıklı konferans verdi.

Türkiye Diyanet Vakfı'nca, TDV Kocatepe Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen programda Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, insanın varlık âlemindeki temel özelliğinin vahye muhatap ve bilgiye sahip olması olduğunu ifade ederek, “İnsanın bireysel, toplumsal ve küresel boyutta anlam krizini aşabilmesinin ve varoluşsal bunalımlarını sekinete dönüştürebilmesinin yolu, kendisi ve evren ile ilişkisini vahyin kılavuzluğunda oluşturmasından geçmektedir” dedi.

Hazreti Peygamberin vahyin rehberliğinde, bir cahiliye dönemini asr-ı saadete dönüştürdüğünü belirten Başkan Erbaş, “Bir mescidin etrafından yeryüzünü kuşatan bir medeniyet inşa eden Allah Rasulü, Kur’an’ın ana konusu tevhit başta olmak üzere varlık, varoluş, gaye, insan ve değerle İslam epistemolojisini şekillendirmiş; bilgiyi güzel ahlakla donatarak hayatın bütün alanlarına egemen kılmıştır” diye konuştu.

“İnsanları öldürmek için daha büyük silahları üretmek, ahlaksız bir bilginin peşinden koşma anlayışıdır”

Başkan Erbaş, ahlaktan yoksun bilginin dünyayı felakete götürebileceği değerlendirmesinde bulunarak, “İnsanları öldürmek için daha büyük silahları nasıl üretelim, insanları tefrikaya düşürmek için, birbirini yok etmesi için bilgiyi nasıl kullanalım anlayışı, ahlaksız bir bilginin peşinden koşma anlayışıdır. Ahlakı ortadan kaldıran, irfanı yok sayan bilgi, ahlaksız bir bilgidir” ifadelerini kullandı.

Harikuladelik arz eden İslam medeniyetinin, bir bilgi medeniyeti olduğuna vurgu yapan Başkan Erbaş, “Asr-ı Saadet’ten itibaren, ulaştığı toprakları akıl, hikmet, fıkıh, felsefe ve tasavvuf ile yoğuran, dünyanın dört bir köşesine adalet, merhamet, barış, güven gibi ilke ve değerleri taşıyan İslam medeniyeti, dinimizin her daim yücelttiği bilgi üzerine bina edilmiştir” dedi.

“İslam’da bilginin amacı; insanın kendisi, çevresi ve Allah ile olumlu ilişkiler kurmasını sağlamaktır”

“İslam’da bilginin nihai amacı; insanın kendisi, çevresi, eşya, tabiat, kâinat ve son raddede Allah’la olumlu ilişkiler kurmasını sağlamaktır” diyen Başkan Erbaş, “Bilgiye vurgu yapan ayet ve hadisler, nihayetinde insanın Rabbi ve varlık dünyası ile ilişkilerini ibadet anlayışı, kulluk bilinci, sorumluluk duygusu ve güzel ahlak ekseninde kılavuzlamaktadır. Dolayısıyla tarih boyunca Müslümanlar, ilmin bizatihi kendisini muhterem kabul ederek onu sosyal gerçekliklerden koparmadan, yaşadıkları dönemin meselelerini çözecek bir yaklaşımla ele almışlardır” şeklinde konuştu.

“Müslümanlar bilgiyi insanlığın huzuru için kullanmışlardır ”

Bilginin büyük bir imkân ve güç olduğunun altını çizen Başkan Erbaş, şöyle devam etti:

“Bilginin, insanlığın huzuruna vesile olması için ahlak, hikmet ve hukuk ile ilişkisi hayati öneme sahiptir. Değer olarak görülmeyen, hikmetle yoğrulmayan, uygulanarak güzel ahlaka dönüşmeyen bilgi, hayata huzur getirmeyecektir. Bu sebeple, hayati bir bakış açısı olarak Müslümanlar, bilgiyi salt bilim ya da tabiata egemen olmak, onu denetim altına alıp tüketmek, insanlığı fesada götürecek öldürücü bir teknoloji ile güç devşirmek için değil, insanlığın huzuru için kullanmışlardır.”

Başkan Erbaş, 19. yüzyıldan itibaren Batı merkezli olarak öne çıkan insanı, evreni ve varlığı anlamlandırma noktasında Yaratıcıyı öteleyen anlayışın, bütün insanlığı derin bir çıkmaza doğru sürüklediğinin altını çizerek, “Batının teklif hatta dikte ettiği düşünce ve davranış biçimi, insanlığın özlediği huzuru ve güveni tesis edemediği gibi, bilakis huzur ve geleceğe dair umudun daha da zayıflamasına sebep olmaktadır. Bugünkü gelinen noktada, bilgi ve felsefenin oldukça öne çıkmasına rağmen dünyanın bireysel, toplumsal ve küresel anlamda tarihin en büyük krizleri ile karşı karşıya kalmasında Batı merkezli gelişen ve Yaratıcıyı öteleyen bu bilim anlayışı önemli bir etkendir” diye konuştu.

“Karşımızdaki en zorlu düşmanımız cehalettir”

İslam dünyasının bilim, teknik, tıp, sosyal bilimler ve ilahiyat alanında bilgi üretme, bilgiyi güncelleyip değere dönüştürme ve hayata kılavuz yapma konusunda daha fazla çalışması gerektiğine dikkat çeken Başkan Erbaş,  şunları söyledi:

“Büyük bir gerileme dönemi yaşamışız. Bu mesafeyi behemehâl telafi etmek durumundayız. Sahih bilgi zeminini kaybettiğimizde, bilgi üretmeyi ve geliştirmeyi ihmal ettiğimizde; sağlıklı düşünmeyi, sorunları tespit etmeyi ve çözüm üretme imkânını da ne yazık ki kaybediyoruz. Bu da göstermektedir ki, İslam dünyasında bilgi eksikliğinden dolayı bir bilinç oluşturulamaması, beraberinde inanç başta olmak üzere birçok alanda devasa sorunları beraberinde getirmektedir. Irk ve mezhep eksenli kavgaların, yapay sınırlar ve ideolojik yaklaşımlar üzerinden yapılan tartışmaların odak noktasını da hiç şüphesiz cehalet oluşturmaktadır.”

“Karşımızdaki en zorlu düşmanımız cehalettir” diyen Başkan Erbaş, “Cehalet istismarı beraberinde getiriyor. Bu düşmanı alt etmenin biricik yolu da hayatımızın her alanına bilgiyi ikame etmekten geçiyor. Zira bilgiyle yüceldikçe, imanımız sahih bilgiyle beslendikçe yüreklerimiz de birleşecek, özgüvenimiz ve imkânlarımız da artacaktır” ifadelerini kullandı.

“Düşüncenin değil imajın, sözün değerinin değil görselliğin öne çıktığı yaklaşım terkedilmeli”

Daha iyi bir geleceğin inşası için bilgiyle iki yönden sağlam ve köklü bir ilişki kurulmasının önemine dikkatleri çeken Başkan Erbaş, şunları söyledi:

“Birincisi; düşüncenin değil imajın, sözün değerinin değil görselliğin öne çıktığı bir dünyada bilgiye değer vermeyen, önemsemeyen bir yaklaşım terkedilerek bilginin öneminin idrak edilmesi ve bilgiye ulaşmak için herkesin bir çaba ve fedakârlık içinde olunması gerekmektedir. İkincisi ise sadece bilgiyi edinmekle yetinmeyip, öğrendiklerini bilince dönüştürerek hayatına tatbik eden, edindiği ya da ürettiği bilgiyi insanlığın hizmetine sunan bir anlayış güçlendirilmelidir. Zira bizim inancımız ve medeniyetimizde bilgi terbiyedir. Güzel ahlaktır. Sorumluluktur. Sabırdır. İyilik için çalışmaktır. Onun için dünyamızda, medeniyetimizde ilim ve âlimin yeri hep öndedir.”

“Bilgi sahibi olmakla ilgili iki temel yanlışlık, insanlığın çıkmazı olarak karşımızda durmaktadır”

Başkan Erbaş, bilgi sahibi olunması ile ilgili iki temel yanlışlığın insanlığın bir çıkmazı olarak ortada olduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Birincisi; salt bilgi sahibi olan, ancak öğrendiği ve ürettiği bilgiyi insanlığın hizmetine sunamayan, hayatına tatbik etmediği için bilginin hikmet boyutunu kavrayamayan, hem kendinde hem de hitap ettiği insanlıkta bir şuur ve bilinç oluşturamayan insanlar. İkincisi ise dünyevileşme ile birlikte bilgiye değer vermeyen, bilgi üretmek şöyle dursun, bilgi sahibi olmayı dahi düşünmeyen, bilginin değerini kavrayamayan insanlar. Bu durumun sonucu olarak da maalesef ilmin, marifetin ve hikmetin zirvesini yaşayan bir İslam dünyasından; savaşların, gözyaşının, işgallerin ve baskıların ortasında kalmış bir İslam dünyasına sürükleniyoruz. Buradan bir an önce çıkmamız gerekiyor.”

Başkan Erbaş, bilgiyi hikmet, ahlak ve hukuk boyutuyla beraber yeniden inşa etmenin, müminler için bir iman ve kulluk sorumluluğu olduğu gibi, daha yaşanabilir bir dünya kurmanın da yegâne yolu olduğunu vurguladı.

“Müslümanların özellikle son iki asırdır yaşanan değişimler içinde bütün boyutlarıyla bilgi ve ilim dünyası ile kurdukları iletişim ve etkileşimin şekli, metodu ve niteliği hususunda kapsamlı bir muhasebe yapmaları, yapmamız önem arz etmektedir” diyen Başkan Erbaş sözlerini şöyle tamamladı:

“Ben inanıyorum ki, dünyanın değişik ülkelerinden gelen ve lisansüstü çalışmalar yapan siz kardeşlerimizin gayretleri ilim, adalet, hikmet ve marifet ile daha iyi bir geleceğin inşasına önemli katkılar sunacaktır.”

Konferansa, Dış İlişkiler Genel Müdürü Erdal Atalay, TDV Mütevelli Heyeti İkinci Başkanı İlyas Serenli ile Avrupa ülkelerinde farklı üniversitelerde lisans ve lisansüstü öğrenim gören, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği öğrenci evlerinde barınan, lisans ve lisansüstü çalışmalar yapan ve Uluslararası İlahiyat Programı mezunu olup lisansüstü çalışmalar yapan öğrenciler katıldı.