Batı Trakya’da İslam

18 Ekim 2017 Çarşamba

Batı Trakya Türkleri Danışma Kurulu, bir dizi ziyarette bulunmak üzere geçtiğimiz hafta Türkiye’deydi. Heyette; Gümilcine Müftüsü İbrahim Şerif de vardı. Seçilmiş müftü ile “Batı Trakya’da İslam” ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile iş birliği konularına dair bir söyleşi gerçekleştirdik. Muhabirimiz Ramazan Arslantaş’ın özel haberini, Uğur Koçak’ın görüntüleriyle getiriyoruz ekranlarınıza.

'Türkiye ile Hem Din, Hem Gönül, Hem de Kültür Bağımız Bulunuyor'

“Batı Trakya Türkleri Danışma Kurulu” bir dizi ziyarette bulunmak üzere geçtiğimiz hafta Türkiye’deydi. Heyet; Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a da hayırlı olsun ziyaretinde bulundu. 

Heyetle birlikte Türkiye’de bulunan Gümilcine Müftüsü İbrahim Şerif ile yaptığımız söyleşiye, Diyanet’e yaptığı ziyareti değerlendirerek başladık…İbrahim Şerif; Batı Trakya ile Türkiye’nin kültürel ve tarihi bağlarını hatırlattı önce… 

"Bizim hem gönül bağımız, hem mezhep bağımız hem kültür bağımız bulunmakta. batı trakya’da yaşayan 150 bin civarında müslüman türk lozan antlaşması ile istanbul’da var olan rumların karşılığı olarak bırakıldık. Devlet diliyle ve ana diliyle eğitim veren ilkokullarımız var. Devlet diliyle yani yunanca, ana diliyle yani türkçe eğitim yapan ortaokullarımız var. İmam hatip okulu gibi medreseler var.”

Osmanlı'dan beri Batı Trakya’daki ilkokullarda din eğitimine önem verildiğini söyledi şerif. Günümüzde bu eğitimlere engel olmaya çalışanlar olsa da bunlarla mücadele ettiklerini ve Batı Trakya müslümanlarının tamamına yakınına din eğitiminin başarılı bir şekilde verdiklerini anlattı; 

'Müslüman Halkın Tamamına Yakını Kur’an-ı Kerim’i Arapça Olarak Okuyabiliyor'

“Batı Trakya halkı bizim din adamlarının ilmihal bilgisi dediğimiz bilgileri %99’u bilmekte. %80’i Kur’an-ı Kerim’i arapçadan aslı ile okuyabilmekte. Yani camilerimize, dinimize gayret var ve bu sahip çıkma devam ediyor."

Batı Trakya’daki en önemli sorunlardan biri 1985 yılından itibaren devam eden “atanmış” ve “seçilmiş müftü” sorunu. Lozan antlaşması’na göre halkın müftüsünü kendisinin seçmesi gerekiyor. Ancak yunan devleti bu antlaşmayı hiçe sayarak müftü atamaları yapıyor. Yine Lozan Antlaşmasında; “Halkın kendi öğretmenini ve din adamını tayin etmesi ve maaşını ödemesi” hakkı bulunuyor. Yunan hükümeti ise anlaşmanın aksine 2012 yılında çıkardığı bir kanunla din atamalarına maaş vermeyi teklif ediyor.

Sohbetimizin sonunda, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bölgeye dair çalışmalarına ve hizmetlerine değindik. Şerif, Diyanet’in, Türkiye’de Dışişleri Bakanlığı’ndan sonra Batı Trakya’ya en fazla hizmet götüren ve bölge halkı tarafından en çok tanınan kurum olduğunu söyledi;

“Diyanet İşleri Başkanlığı'na müteşekkiriz. Bize her türlü destekte bulunuyor. Din adamlarımızı eğitmek, din adamı göndermek, kitap göndermek, istediğimiz zaman Kur’an-ı Kerim gönderme yönünde hiçbir sıkıntı yok. Batı Trakyalılar’a her yıl takvimler dağıtıyoruz. Bu da yine Diyanet sayesinde oluyor.”